Salı, Mart 12, 2013

Neden Tiyatro?


"neden tiyatro?" abim sormuştu bir sefer. Bu kadar hissettiğimiz ve hayran olduğumuz neydi, anlamıyormuş. Hissettiklerim, düşündüklerim, söylenenlerin aksine duyduklarım izah edilememiş birer cümbüş halinde içimde curcuna çıkartmışlardı. Aklımda beliren tek cevap ise Edebalinin "ne düşünüyorsun?" sorusuna muhattap Osmancık haleti ruhiyesinde bir "hiç"ti. Nihayetinde "Acaba ben tiyatroyu sevmiyor muyum yahu?" soru işaretine bile vasıl olacak bir düşünce alemine dalmıştım. ama malum ders çıkartmasını bilmeyen müzmin yapımız sayesinde tarih tekerrür etmişti ve Osmancık gibi sıralayıvermiştim söylenegelenleri. Eh etkisi malum, abim hala davincinin şifresini çözebilmiş değil.

Bense işin içine girip tabiri caizse davinciyi çizmeye çalışınca anladım: tiyatro maskelerin atıldığı rol yapmaktan vazgeçildiği tek yer! Nihayet samimiyetle, olması gerektiği gibi, içten geldiği gibi, gerçek gibi davranabilmek... Kimin ne düşündüğü ya da düşüneceğinin önemi yok. Muhattabının seni sömürebileceği ihtimali dolayısıyla zaafiyetleri gizleme telaşesi yok. Kendini beğendirme derdi akabinde acınası kıvrınışlar yok. yok yok yok. Oyunda akan hayata kendini kaptır ve dizginleri duygulara bırak.

Sözün özü akıl olacak şüphe yumağını bir yana koyup hissiyatın fısıltılarına harfiyen, doyasıya uymanın adıymış tiyatro...

2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder