Pazar, Mayıs 29, 2011

Önce selam sonra kelam

Evvela Allah'ın selamı,

"Ben dostum ey dünyalı" demenin diğer bir yolu. Sizin safınızda, sizden biriyim, benden zarar gelmeyecek. Okumaktan çekinme, fikirlere kapılarını açmaktan korkma. İnsanoğlu elinden ve dilinden başkasının emin olduğu kimse olmalı değil midir?

Malum, gözler her daim canlıya dair bir iz görmek ister. Resmin bir yerlerine, minik bir sincap dahi olsa, birkaç karaltı konduruverir. Fotoğraf karesinde bir kıpırtı arar mutlaka. Belki de bu kıpırtıya, durgunluğu ve ölü sessizliği bozacak bir şeylere hasretizdir. Şairler sessiz çığlıklardan bu yüzden defaatle bahsetmez mi?

Mesele de bu aslında; hasretlikleri yalnızca nefes alıp veren herhangi bir şeye olsaydı; artlarından hayranların koşturduğu üstadların asla yalnızlıktan bahsetmemeleri gerekirdi. Halbuki duyurmak istedikleri arayışların ardından ıssız kalmış kalplerinin oldukça gürültülü isyanları. Bir işitecek 'can'lı olsa idi... O halde bizimkisi güvenimizi çoktan yitirmiş dünyanın içi boşalmış ilişkilerinden sıyrılarak samimi bir can olma sevdasıdır.

Açtım salonumun kapısını sizlere, buyurun Halil İbrahim sofrasına buyurun sohbete demeye. Maksat muhabbet olsun. Muhabbet ki 'güzel'den ('hub'dan) gele. Konuşalım güzelleşelim...

Bitli Lahana